4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası
Türkiye’de 1987 yılından beri her yıl Mayıs Ayının 4-10. günleri İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Haftası olarak kutlanmaktadır. Öncelikle ilgili kamu kurumları olmak üzere, özel işletmeler, sendikalar, vakıf ve dernekler bu haftaya özel etkinlikler planlar, yazılı ve görsel basında kamu spotları yayımlanır. Burada amaç
toplumda iş güvenliği konusunda farkındalık yaratarak, insancıl çalışma ortamlarının sağlanmasıdır.
"Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur."
Mustafa Kemal Atatürk
Ülkemizde 6331 İSG Kanunu (İSGK) 2012 yılının 6. ayında İSG açısından ilk defa müstakil bir kanun olarak yayımlanmış ve Ocak 2013 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 4857 İş Kanunu ve ilgili tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenen mevzuat, 2013 yılında ise 6331 İSGK ve bu kanuna atıf yapılarak çıkartılmış yönetmelikler kapsamında yürütülmüştür. 6331 İSGK öncesinde, İSG çalışmalarında reaktif bir yaklaşım sergilenirken, 6331 Sayılı kanun sonrası proaktif yaklaşım benimsenmiştir. Böylece kaza gerçekleşmeden önce ilgili riskler için tedbir alınması zorunluluğu hasıl olmuştur. Bu yaklaşımla, her işverenin kendi işyeri için tehlikeleri belirleyip, risklerini hesaplaması ve ilgili aksiyonları almasının sağlanması öngörülmüştür.
Örneğin 6331 sayılı kanun öncesinde, işyerlerinde istifleme yüksekliği max. 3m. iken, kanun sonrasında kanun koyucu işverene ‘kendi riskini hesapla, güvenli istifleyebiliyorsan güvenli istif yüksekliğini kendin belirle’ demiştir. Bu yaklaşım işverenin hem elini güçlendirmiş hem de işverene geniş anlamda bir yükümlülük getirmiştir.
Son verilere göre Türkiye’de yaşayan kişilerin %49,1’i yani yaklaşık yarısı bir işyerinde istihdam edilmektedir. Dolayısıyla neredeyse ülkemiz nüfusunun yarısı 6331 İSGK kapsamındadır. Her ne kadar bu kanunun kapsamı; çalışanların, işverenlerin ve üretimin korunması gibi görünse de toplumun tam iyilik halinde olmasını da dolaylı yoldan sağlanmasını kapsar. Bu sebeple iş kazaları ve meslek hastalıkları aslında toplumsal bir sorundur.
İş sağlığı ve güvenliği ülkelerin ekonomik büyümeleriyle de yakından ilişkilidir. Ülkelerin toplam kaynaklarının yaklaşık %4’ü iş kazaları ve meslek hastalıkları sebebiyle kaybolmaktadır. Her iş kazası öngörülebilirdir, öngörülebilen her durum aynı zamanda önlenebilirdir. Son yıllarda daha da öne çıkan “maddi kaynakların etkin kullanımı” bakımından kazanılabilir bu oran, ülkemiz için çok değerlidir.
Biz KYK Yapı Kimyasalları A.Ş olarak, gerek çalışanlarımıza sağlıklı ve güvenli ortam yaratmak, gerekse ülkenin maddi kaynaklarının korunumu için üzerimize düşeni yerine getirmek için 25. yıldır ehil yönetim kadromuz ve konusunda uzman ekibimizle bu hususta özenle çalışmakta, aldığımız başarılı sonuçlarla sektörün öncü firmalarından biri olmanın gururunu yaşamaktayız. Bu bağlamda sadece mevzuatın öngördüğü şartlar değil, çok ötesindeki insancıl uygulamalarımızla, %100 yerli ve milli olan ülkemizin örnek bir kuruluşu olarak çalışmalarımıza devam etmekteyiz.